İmparator’a veda…

Futbol dünyası “imparatoruna” veda etti. Kaiser yani imparator lakaplı Franz Beckenbauer 78 yaşında bu dünyadan ayrıldı.

Dünya futbol kupasını “oyuncu ve teknik direktör” olarak kazanan üç futbol adamından biriydi. (Diğerleri Mario Zagallo ve Didier Deschamps)

İki kez Avrupa’da yılın futbolcusu seçildi. İki kez “Ballon d’Or” kazandı.

Almanya lig şampiyonlukları yaşadı. 3 kez Avrupa kupasını kaldırdı.

FUTBOL DEVRİMCİSİ

Beckenbauer, futbola “libero” terimini ve mevkini kazandıran bir yeşil saha virtüözüdür.

Ondan önce “libero” diye bir konum ve terim yoktu.

Savunma hattından atakları başlatıyor ve yönetiyordu, takım arkadaşlarına savunma arkası hassas ve uzun paslar dağıtıyordu.

Ayrıca klas bir golcüydü.

Santra çizgisi gerisinden vurarak topu ağlarla buluşturmak gibi bir mucizeye de imza atmıştı.

1960’larda Avrupa’ya yayılan kültürel liberalizmin ve özgürlük ruhunun bir örneğiydi “libero” oynamak.

UEFA Başkanı Ceferin imparatoru şöyle tanımlamıştı:

“Onun benzersiz çok yönlülüğü, savunma ve orta saha arasındaki zarif geçişleri, kusursuz top kontrolü ve ileri görüşlü tarzı, kendi döneminde futbolu yeniden şekillendirdi…”

SAHADAKİ OBÜS

Eduardo Galeano onunla ilgili bakın neler yazmış. (*)

Sert futbol eğiliminde olanların aksi o zarif futboluyla gerektiğinde bir tanktan daha güçlü, bir obüsten daha delici olabileceğini gösterdi.

Münih’in bir işçi semtinde dünyaya gelen “Kaiser” lakaplı Beckenbauer orta sahanın imparatoruydu. Hem hücumda, hem savunmada çevresine asaletle hükmederdi.

Gerilerde oynadığında, değil bir top, bir sivrisineğin bile geçmesine izin vermezdi.

İleriye doğru atağa kalktığında ise sahada ilerleyen bir havai fişekten farksız olurdu.

Beckenbauer Bayern Münih takımının kaptanı sonra da teknik direktörü oldu.

Ardından da kulübün başkanı…

FİFA icra komitesinde yer aldı.

2006 Dünya Kupası’na Almanya’nın ev sahipliği yapması bağlamında, “Alman Futbol Federasyonu’nun, Asyalı 4 FİFA üyesinin oylarını satın aldığı” iddiaları ile şöhreti bir ara gölgelendi.

Ancak masumiyetini kanıtlayabildi.

2017’den itibaren sağlık sorunlarıyla ilgili kaygı verici haberler dolaşıma girdi.

Bir kalp ameliyatı geçirdi.

Sonrasında da Salzburg yakınlarındaki konutuna çekildi.

BABA OĞUL ÖYKÜSÜ

Münih’teki kutsal Aile Kilisesinde (Heilige Familie) Avusturyalıların göz bebeği A. Gabalier’in şu şarkısı yankılanıyordu.

“Bir gün yine karşılaşacağız, son günlerimde her şey için teşekkür edip, ebediyen gözlerimi kapatacağım.”

Bu bir cenaze töreniydi.

Tabutta Franz Beckenbauer’un oğlu Stephan Beckenbauer yatmaktaydı.

İmparatorun iki damla yaş gözlerinden yanaklarına süzüldü ve o gün gazetecilere “bütün kupalarım alınsın ama oğlum geri verilsin” dedi.

…………………

Beckenbauer elbette büyük paralar da kazanmıştı.

Daha 20’li yaşların başında 3 erkek çocuk sahibiydi. İmparatorun onlara yaşattığı zenginlikle her şeye sahiptirler ama bir babaya sahip değillerdi.

Franz Beckenbauer daha o yaşlarda bir “mega star” idi.

Reklam filmleri, diziler, sürekli maçlar, kamplar seyahatler, ödül törenleri, hatta müzik yapımları…

Oğulları Thomas, Michael ve Stephan’in “bir babayla büyüdüğünü” söylemek iyimserlik olur. Stephan, babasının 60’ıncı yaş gününe özel düzenlenen hatıra kitabında şöyle yazmıştı:

“Evde bir babanın olmayışı o yaşlarda çok da garibime gitmiyordu.

Birlikte ne yemeğe çıkıyor ne dondurmacıya gidiyorduk.

En başından beri böyle olduğu için baba özlemi diye bir duyguya sahip değildim.

Onu sadece gazetede ve televizyonda görüyordum.

Bu da bana doğalmış gibi geliyordu.”

RANDEVU DEFTERİ DOLU

Franz Beckenbauer Bayern’den ayrılıp New York Cosmos takımına geçtiğinde ailesinden artık iyice kopmuştu.

Eşi Brigitte’den de boşanmıştı.

Oğullarını randevu defterinde bir boşluk bulursa ancak görebiliyordu.

Örnek olarak bir dramatik anı yansıtayım.

İmparator bir reklam çekimi için İsrail’e gitmişti.

“Münih’teki oğullarının getirilmesini” istemişti, onlarla akşamüstü görüşebilmiş gece uçağıyla üçünü de tekrar Münih’e göndermişti.

En büyük iki kardeş biraz büyüyünce bu tür bir yaşamı reddettiler.

“Kesinlikle futbol dışında bir hayat kurmaya” karar verdiler.

Thomas başarılı bir işadamı oldu.

Michael ise psikiyatr…

Sadece Stephan babasının yolundan gitti.

Babasının mevkinde yani “libero” oynuyordu. Ve doğaldır ki ne yapsa babasıyla kıyaslanıyordu. Bayern Münih alt yapısından bu nedenle erken ayrılıp İsviçre’ye geçti.

Fakat orada da mutlu olmadı.

Yeniden Almanya’da top koşturmak istiyordu. İmparator ilk kez birinci lige yeni yükselmiş Saarbrücken Kulübüne -gizlilik kaydıyla- maddi destek verip oğlunu transfer ettirdi.

Ancak Stephan, Bundesliga’da sadece 12 kez sahaya çıkabildi. Sakatlığı nedeniyle 28 yaşında oyunculuğunu noktaladı. Münih altyapısında antrenörlüğe başladı.

Teknik adam olarak çok başarılı oldu.

Bugünün bazı dünya yıldızlarına hocalık yaptı.

P. Lahm, Schweinsteiger, Diego Contento, David Alaba bunlardan bazıları.

SENİ AFFETTİM BABA

İmparator bir röportajında “ben iyi bir baba değildim, çocuklarımın büyümesini kaçırdım” demişti.

Bu nedenle son yıllarında 14 ve 11 yaşlarında olan 4’üncü ve 5’inci çocukları Joel ve Fraceska ile günlerini geçiriyordu.

Onlarla bahçede top oynuyor, yemeğe çıkıyordu. Resmi davetlere ise ilk 3 oğluyla katılıyordu. Artık bir aile olmanın tadını çıkarmaktaydı.

İşte o güzel günlerde “Stephan’ın kansere yakalanması” kaderin kötü bir oyunuydu. Gittikleri her doktor “umut yok” dese de imparator çırpınıyordu.

Amerika’da, Uzakdoğu’da, Avrupa’da en önemli uzmanlarla iletişim kuruyordu.

Baba ve oğul tüm dünyayı kol kola gezip birlikte yaşamanın mücadelesini sürdürüyorlardı.

Ailenin bir yakını Bild Gazetesi’ne “bu hastalık çok kötü oldu ama Franz ile Stephan’ın birbirlerine büyük sevgiyle bağlanmasını sağladı” demişti.

Stephan hayatta kalma mücadelesini kaybetse de son iki yılda baba sevgisini tüm hücrelerinde hissedebilmişti ve ona “baba seni affettim” mesajını vermişti.

Gabalier’in Kutsal Aile Kilisesinde yankılanan şarkısındaki “bir gün yine karşılaşacağız” söylemi baba oğulun yeniden kavuşmalarının habercisiydi.

……………………

(*) Gölgede ve Güneşte Futbol- Eduardo Galeano- Can Sanat Yayınları- Çeviri Ertuğrul Önalp, Mehmet Necati Kutlu…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir